Pages

Selma Nigar Basturk

Selma Nigar Basturk
yazılarım ve fotoğraflarımla görüşmek dileklerimle

26 Şubat 2011 Cumartesi

cumartesi

bugün günlerden cumartesi sanırım bende yemin bozuyorum her cumartesi dilime dolandı bu parça en nefret ettiğim demet akalından evli mutlu çocuklu bu nedir yaa abuk subuk parçaları dilimize doluyorlar çok gıcık bir durum eve geldiğimden beri aynı şarkı beynimde dönüyooo:)))))))

6 Aralık 2010 Pazartesi

ŞİZOFREN BİR AŞK

Dün gece yine uyumadım bilmiyorum dün sabahtan beri bir yazma isteği var içimde hayal dünyam biraz karışık oturup bir sürü şey hayal ettim geçmişe döndüm bana söylenen şeyleri hatırladım yazılmış mektuplara baktım eski fotoğrafları karıştırdım kısaca flaş back yaptım  ortaya böyle yarım bir hikaye çıktı:)


      Aylardan Kasım soğuk yeni gelmişti buralara ama benim içim zaten buz gibiydi.Sanki evlat acısı gibi çok önce yazdığım bir nottaki cümle gibi bir acı vardı içimde acılar içindeydim hala neden olduğunu bilmediğim bir şekilde acı çekmeye devam ediyordum Hani yeri belli olan acılar iyidir derler ben pek anlamazdım,şimdi öyle iyi anlıyorum ki yeri belli olmayan ama acıyan hem de sürekli acıyan bir yerim vardı ve ben ne nedenini nede yerini bulabiliyordum.İşte böyle acı içindeyken bile hayattan kopmamak gibi bir şeydi onu görmek öyle güzel bir yüzü vardı ki onu her gördüğümde içimde bir sıcaklık oluyor ve bütün bedenimi sarıyordu alevler içindeyken acımı unutuyor ve o yüze bakıp derin düşüncelere dalıyordum...


      Acı sadece acı ama umurumda değildi acı beni olgunlaştıran acılar beni büyüten, bu aptal hayatta insanların yaptığı gibi televizyon başında zaman geçirip zaman öldürmektense acıyı bin kat acıyı yaşamayı tercih ederim çünkü acılar beni tetikleyen uç noktalar ya çok acı ya çok tatlı bir şeyler .....


    Ve acıları unuttuğum sıcak bir eylül sabahı yine onu gördüm önümden gecen dolmuşta oturuyordu binemedim binmedim bu kadar duyguyu kaldıracak durumda değildim....Yoksa bende kaçıyor muydum bir şeylerden bilmiyorum ama binemedim işte öylece ellerim kitlendi ve kaldıramadım elimi öylece geçip gitti o bana ben ona baktım ve gitti....Acaba o dolmuş gibi kaçırmış mıydım bir şeyleri..


     Ben hiçbir şeyi kaçırdığıma inanmam eğer bir şey olması gerekiyorsa mutlaka olması gereken zaman gelir ve her şey yaşanır olması gereken bir şey varsa uygun zaman bekleniyordur...


      O doğru zaman benim için hiç olmadı,hep bekledim ama gelmedi.Hayatımda hep birileri oldu ama ben onları çok umursamadım.Gelmelerine izin verdiğimde çok az vaktim kaldığını biliyordum onlar gidene kadar hızlıca yaşamak yani evet dediğim anda kum saati hemen ters çevrilip bana ayrılan süre başlıyor gibiydi.

       Bir adadaydık beraber bana şöyle söyledi yüzün çok değişik anlatmamı ister misin?tabi dedim çok hoşuma gitmişti.’yüzünde bir pers kızı yüzü var derin,ama eksik,şuh ama masum bir esinti gibi rüzgar dokunmuş sanki yaratılırken yüzüne,ne yaşadıysan yüzüne iz bırakmış,o kadar çok şey var ki söylenecek ama dokunsam uçacak bir kelebek gibisin….Sonra bana masalları sevip sevmediğimi sordu, çok severim diye yanıtladım.Sana senin masalını anlatmak isterim dedi.Öyle tatlı konuşan birine hayır demem mümkün değildi..Şöyle dedi ‘’Biraz deniz lazım bize ,biraz müzik, biraz şarap ,meltem,ve gözlerin,mum ışığı gözlerin için’’…Sıcak bir ağustos akşamı deniz kenarında oturmuş sıcacık meltem eşliğinde onun dudaklarından dökülen masalları dinliyordum hem de nefis şarap eşliğinde…Devam ediyordu hiç durmadan anlatıyordu.’’Nilüfere benziyorsun nilüfer çiçeğine…bir kadeh daha şarap ister misin?’’Ben durmadan kadehime doldurulan şarapları içiyor hem şarap hem duyduğum sözlerle inanılmaz keyifli bir akşam geçiyordum.Kadehimi tekrar doldurup bana uzatırken eliyle yanağıma dokundu sonra saçlarımı okşadı bense gözlerimi kapadım meltemin üşüttüğü yanağımda ellerinin sıcaklığını hissettim şaraptan bir yudum daha alırken ellerinin esen meltem gibi yüzümü okşadığını fark ettim yumuşacık kırmaktan korktuğu bir şeye dokunuyormuş gibi iş de hiç bitmesin dediğim anlardan biriydi o…Üstümde kırmızı elbisem esen meltemle uçuşuyordu ayaklarım ise çıplak en sevdiğim şey rüzgarı ayaklarımda hissetmektir zaten…Meltem aynı şarap gibi bütün vücuduma yayılıyordu.Bana beklediğim tüm güzellikleri veriyordu sanki..Şaraptan çok derin bir yudum aldım önce ağzımda gezdirdim ve bedenime yayıldığını hissettim.Birden minik bir esinti boynuma dokundu.Sonra şöyle dedi’’ne güzel kokuyorsun sıcacık bir yasemin kokusu bu,ne güzel esiyor meltem bana kokunu getiren bir posta güvercini gibi’’aynı zamanda melteme eşlik ederek boynuma dokunuyordu….Rüzgar içimi titretirken onun dokunduğu her yer yanıyordu.Sonra istem dışı ona sarıldığımı fark ettim.Elleri sırtımda geziniyor ve beni sıcacık kollarıyla ısıtıyordu.Bana sıkıca sarıldıkça onda kayboluyor onda var oluyordum.Gözlerimi kapadım hissettiğim ıslak sıcak ve tatlı sanki çok lezzetli bir parça kek gibiydi öpüşü…En çok beni öperken yanaklarımı okşamasını sevdim.Usulca bir yağmur yağmaya başladı garip olan yağmur damlaları sıcaktı,yüzümüzden boynumuzdan yağmur damlaları sızıyordu.Bana sarılırken kulağıma şiirler okudu ‘’bir ada masalı gibisin’’muhteşem bir geceydi masal gibi….

5 Aralık 2010 Pazar

İKİ YARIM BİR TAM ETMEZ.....

19 saat uykudan sonra kendime geldim..Uyumak bu kez bana meditasyon yapmak gibi geldi ara ara uyanıp gördüklerimi düşündüm.Sonra yatağımdan kalkıp yüzümde o buz gibi suyu hissedince kendime geldim.ilk işim basküle çıkmak oluyor galiba biraz kilo verdim 61.8kg bunu görünce sevindim,(en sevdiğim)sade bir kahve alıp bilgisayar başına oturdum.
    Uzun zamandır sinirlenmedim,üzülmedim,kızmadım,çok mutlu olmadım yani açıkça yazmak için beni tetikleyen bir şey olmadı…Çok sıradan 1 ay geçirdim iş fotoğraflar vs vs..Peki bugün beni ne tetikledi de yazıyorum onu bilmiyorum iş de …..Yine silmeden okumadan hızla yazdığım bir not umarım sıkılmadan okursunuz.....
    İki yarım bir tam,ilişkilerde yaşadığımız şu kısa hayatta hep kedimizi eksik yarım hissederiz.Yarım kalmış eksik aslında eksiklik içimizde,tam olmak için önce kendimizi sevmeliyiz ki başkaları da bizi sevsin.Başkaları bizi sevsin diye uğraştığımızda zaten kimse gerçekten sevmiyor.İki yarım tam olmuyor yani.Eksik yarım içimizde……
   Modern hayatlar yaşıyoruz artık cep telefonları,internet,televizyon özelliklede televizyon izliyoruz ve oradaki hayatlara özeniyoruz yaşadığımız bu modern hatta bunlara ulaşmak da artık hiç de zor değil. İlişkiler eskiye göre çok hızlı oluşuyor anne babalarımızınki gibi zor değil aksine çok hızlı kolay ilişki edinilebiliyor ama yürütülemiyor…
   Bir arkadaşım vasıtası ile çok iyi bir danışmandan bir süre ilişkiler üstüne eğitim aldım olgun bir ilişki nasıl olur nasıl yürütülür öğrendim ama bunu uygulamayı beceren bir erkek bulamadığımdan benimde uzun zamandır bir ilişkim yok….Şimdi bu konu üstüne bir şeyler yazacağım…
   Şimdi yeni nesil ilişkilerde bir öğrenememe durumu yaşıyoruz.Yaşadığımız kısa basit ilişkilerden hiç ders çıkarmıyoruz .Hatta hiç yaşanmamış gibi üstüne bir örtü çekip koşa koşa aynı benzer ilişkinin kollarına atıyoruz kendimizi.Ta ki yorulana karşı cinsten nefret edene kadar depresyona girene kadar  sürdürüyoruz bunu.Yeni bir ilişkiye enerjimiz  bile kalmıyor… Kendimizi bir yanlış ilişkiden diğerine sürüklüyoruz..Eskiden anne babalarımız ne kadar sabırlıysa ilişkilerde bizde bir o kadar sabırsız davranıyoruz ilişkilerde…Belki onların yaptığın hataları yapmadığımızı düşünüyoruz.Ama kendi yatığımız hataları durmadan tekrar ediyoruz.

     Söylediğim gibi bir ters orantı var bu durumda eskiden ilişkileri başlatmak zordu yürütmek kolay,şimdi ise başlatmak kolay yürütmek zor…Kolay elde edinilen ilişkilerden kolayca kurtuluyor ve yeni bir ilişkiye kolayca başlayıveriyoruz..Nede olsa yenisini bulmak şu teknolojik çağda pek kolay….Çocuk oyuncağına dönen ilişkilerimiz inanılmaz eğlenceli geliyor bazılarına.sıkılınca yeni oyuncak bulmak çok kolay çünkü.Hayat tekerrürden ibaret gibi yeni oyun yeni oyuncak tekrar oyun başlasın…
  Neden bu oyunları defalarca oynadığımız halde mutluluk ve tatmin olma eşiğimiz hep yükseliyor.Hep fazlasını istiyoruz.Çok fazla yaşanmışlık bize bütünlük mü veriyor yoksa daha çok eksik hissetmemize mi hizmet ediyor?
    Neden hep birine ihtiyacımız var?Kadınlar için ilgi,sevgi,nezaket,korunma iç güdüsü olabilir.Peki erkekler için onların neye ihtiyacı var?Güzel bir hatun,zariflik,cinsel tatmin ve düzen yani herkesin bir beklentisi var ilişkilerden..Yani herkes bir beklenti içinde.Hayatımızda eksik olan yanı tamamlamak için.İlişki isteğimiz tam olma iç güdüsü yüzünden.

    Söylediğim iki yarım asla bir tam olmaz bir ilişki için iki tam birey gerekir….Kendi içimizde tam değilsek başka bir yarımla tam olma şansımız yok…Yani sağlıklı bir birey olmak gerekir olgun bir ilişki yaşamak için.Büyümek gerekir olgunlaşmak gerekir.Biz ne kadar içimizde tam olursak içsel olarak sağlıklı bir birey olursak ancak böyle olgun ve sağlık bir ilişki içine girebiliriz..Büyümek demek acı çekmek ve  o acılardan ders çıkarıp olgunlaşmak demek..
     Sonuç olarak söylemek istediğim şu bedenen büyüdüğümüz gibi ruhumuzu da olgunlaştırmamız gerek,almayı istediğimiz gibi vermeyi de öğrenmemiz gerek,eksikleri tamamlamak için değil sahip olduklarımızı paylaşmak için bir ilişki edinmek gerek.

    Yani karşımızdaki kendimizi kapatmak yerine tüm kusurlarımıza eksiklerimize rağmen açmamız gerekir.Güçlü görünmeyi herkes ister ama kırılabilir olmayı da göze almak gerekir.

Muhteşem bir çelenk yapmak için bazen çiçekleri koparmak gerekir…

Selma Nigar Baştürk....

6 Kasım 2010 Cumartesi

DOĞUM GÜNÜM KUTLU OLSUN....

Dünya da 16 milyar insanla aynı şeyi kutlayacağım yarın
dolayısı ile bana özel bir gün değil,sadece ben büyümüyorum hep
beraber büyüyoruz değilmi yani sadece ben yaşlanmıyorum,hepimiz
yaşlanıyoruz üzgünüm ama ben yaşlanırken sizin yerinizde saymanızı
hiç çekemem :)
Doğum günü yeniden doğmak,yeni yaşım için yeni hayeller kurmak,
yeni kararlar almak.Yarın o büyümenin devri gelecek ve hanemdeki sayı
1 artacak üzgün değilim yüzümdeki çizgiler artıyor desem gülersiniz ama
gerçekten yaşlanıyorum,kırışıyorum,şişmanlıyorum,aldığım kiloları veremiyorum
yemek yemesemde öylece ordalar gitmiyorlar.Gitmesinler hepsi benim bir parçam
ben onlarla mutlu olmayı çoktan öğrendim.Ben koskoca 26 yıl ile Selma Nigar ım
26 yılın bana getirdikleriylede götürdükleriylede mutluyum .
17 eylül 1983 yılında sabah saat 5:30 da bir kurban bayramı sabahı doğmusum
o yüzden etle çok aram yoktur.İyiki erkek olarak doğmamışım yoksa adımı Bayram
koyacaklarmış:)kıl payı kurtulmuşum o yüzden hiç keşke erkek olsaydım demedim.
Yarın doğum günüm buda doğum günü günlüğümden bir sayfa yıllardır yazarım
günlüğümün sayfaları gibi yıllarda akıp gidiyor bende zamandan küçük mutlu anlar
çalıyorum 26 yılda bana güzellikler katan sevgili aileme ve arkadaşlarıma itaf ediyorum bu notu
hepinizi çok seviyorum.


Selma Nigar BAŞTÜRK.

VUR DEDİK ÖLDÜRDÜ:)

Uzun zaman önce okuduğum ve hayatımı değiştiren kitabı tekrar hayatıma
güzellikler katsın diye yeniden okudum.Bu kez sonuç beklediğimden farklıydı
Secret pozitif düşünce zaten benim felsemdir ama kitapda diyorki;hayatınıza
birşeyleri çekmek istediğinizde davranışlarınızın arzularınızla çelişmediğinden
emin olun sanıyorum çelişkiler içindeyken farklı şeyler istedim ve herşey
umduğumdan farklı gelişti....
Ben vur dedim o öldürdü..........Olsun bazen abartılmış duygularda iyi gelebilir
insana küçük bir bardak su istemiştim ama allah benim için yağmur yağdırdı
şimdi sırılsıklam oldum:)))

Selma Nigar BAŞTÜRK.

CARPE DİEM

20 Ocak 2009 Salı, 16:09

Kendimden çok hep karşımdakini düşündüm düşünmeyede devam ediyorum.
Etrafımdaki dostlarım arkadaşlarım bunu yanlış bulsalarda insan sevince hayata
bir başka bakıyor bu aşkın gözü kördür mü anlamına geliyor hayır bence öyle değil,
bence eğer içimden birşey yapmak geliyorsa yapıyorum karşımdaki ister şımarsın ister
sevinsin isterse beni cepte keklik sansın bu umrumda değil ben içimden gelenleri
yaptığımda mutlu oluyorum ve bunu sorun olarak görmüyorum.
Bunu sorun olarak görenler bence sorunlu güvensiz kadınlar erkeği süründürmek gerek
her istediğini evet dememek gerek yada kaçan kovalanır diyerek telefonlarına cvp
vermeyenler,her çağıdığında gitmeyenler,gizem yaratmak adına çok konuşmayan kadınlar
bence sorunlular aslında hepsine evet demek için can atıyorlar ve aslında ne kadar çok şey
kaçırdıklarının farkında değiller.Sanıyolarki kendilerini böle geri çekip ağırdan satınca mutlu olacaklar
bence böle yaparak sadece hayatı kaçırıyorlar.


Hayatımız boyunca kafamızda binlerce soru barındırırız ve bunlar için daima cevaplar arar dururuz fakat şu ana kadar bir cevap bulamamışızdır. Hatta bulana da rastlamamışızdır. bazı insanlar görürüz ve o adamların gerçekten aştığına inanırız ama o kendini nasıl kurtaracağını bulmuş birisidir. Onun bulduğu yöntem sadece kendisini mutlu eder. Bizi değil peki biz o kadar şanslı mıyız
Hiç zannetmiyorum o zaman şu anımızı kurtarırsak. Hayatımızın nasıl gideceğine dair düşüncelere dalmaktansa o anda aklımızda ne varsa onu yaparak mutlu olursak. Hayatımız süresince mutlu olmaz mıyız? Tabii ki bazı kayıplar vereceğizdir. Bu kayıpları biz ne yaparsak yapalım hayatın bizden alacağı şeylerdir biz ona karşı çıkamayız. Yani hayatla baş edebilecek kadar güçlü değiliz. İşte size kafanızın içindeki aradığınız sorular için bir kolay yol ya sonsuza kadar o soruların cevapları için uğraşacaksınız yada anı yaşayıp hayattan tad alacaksınız.

Şimdi bir soru haytının sonuna kadar cevap arayıp bulamayıp sonra son nefesinde bir şans daha isteyecek misin? Yoksa, Carpe Diem mi diyeceksin?


içinizden geleni yapın yoksa mutlu olmayı daha çok beklersiniz benden sölemesi:)


Selma Nigar BAŞTÜRK

Mutluluk oyunları Züğürt tesellileri:)))

05 Şubat 2009 Perşembe, 03:07

Mutluluk oyunları züğürt tesellilerimiz biz bunlarla yaşıyoruz aslında
onlar olmadan mutlu olamıyoruz her kötü olaya bir züğürt tesellisi
yapıştırıveriyoruz çünkü gerçekleri kabullenmek istemiyoruz ne derler ?
Gerçekler acıdır ve acıtır.

Bence canınız yanar,üzülürsünüz,kırılırsınız diye korkmayın mesela ben
daha ne kadar kırılabilirim ki,ne kadar canım yanabilir ben böyle düşünüyorum
ve züğürt tesellilerimin hiç biri yok artık gerçeklerle yüzyüzeyim.

Örnekleyelim;
-futbola devam etseydim milan da forvet oynuyodum.
-okusaydim yuksek muhendis olurdum ama biraktim.
-bu garı benümle param için çıhıyo olmasın?...:)
-bu araba iyi guzel de cok yakiyor, benim haci murat daha iyi.
-ya, uzun bacaklı kızlara acıyorum. bacakları temizlemek , cok zor oluyordur onlar için.
not: kendi bacak boyu maksimum 80 santimdir.
-vehbi koç multimilyarder ama sahanda yumurtaya hasretmiş tir.
-yok bu sefer ki ciddi, evlenecek.
-bu gavurlar zengin mengin ama adamlar pastırmadan, lahmacundan haberleri olmadan ölüyo.
-5 zeytin bi yumurta eder
-param olsa şimdi ki kadar mutlu olmazdım inan
-her işte bi hayır vardır.
-helal olsun adamlara, devlete çalışıyolar ama hapiste çürüyolar
-demi moore çok çirkin hatun ben hiç beğenmiyom, şimdi kapı açılsa, içeri girse, "verecem" dese almam.samimi söylüyorum.
-kaslı erkeklerden tiksiniyorum, ne o öyle karında baklavalar falan.
hiçbiri ile yatmam.
-badiciler de kas var ama güç yokmuş, 10 dakka koşamazlarmış.
-mankenler iyi güzel ama, öyle olmak istemem, aptal oluyolar, hem de her yediklerine dikkat ediyolar.ben böyle iyiyim
-abi ben kesin kaydırdım öss de, yoksa imkanı yok.
-yok abi, hoca taktı.100 lük kağıt verdim ben.
-başkalarının düşüncelerine hiç aldırmam beni seven böyle sevsin.
-o da beni seviyo ya...
-imkansız diye bişi yoktur!
-o hatun ayagima gelicek!!!
-bu iş bitti bi daha hayatta dönmem ona!
-yarin sigarayi birakicam
-yarin rejime basliycam
-30 yasinda evlenicem
-ruhum genc
-gor bak, ikinci yari takim toparliycak
-onemli olan islevi
-ne var ki, ben de ugrassam yaparim
-yok yok, dedigi gibi zar esnek
-yok dokulmuyo, benim sacim seyrek
-eskisi kadar zayıf olsam ruzgarda kuru bir yaprak gibi salınırdım.
artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor.
-şişman değilim, iri kemikliyim
-benim şişmanlığım genetikmiş, annem de şişman benim onun annesi de.
-kör olmasam, senin bedenini bu kadar iyi tanıyamazdım, zaten dünya boktan bi yer görmeye değmez.memnunum.
-çocuğun yazısı bozuk ama, doktorlarından yazısı bozuk olur.
çocuk demek ki doktor olacak...
-alkolik diilim ben, akşamcıyım.
muhabbetine içiyorum, iradem sağlamdır istediğim an bırakırım.
-hayır ağlamıyorum ki, gözüme ağaç dalı kaçtı ondandır
-çocuk da yaparım kariyer de
-kavgadan sonra agiz burun yamuk bir sekilde gelinir:asil sen obur adami goreceksin, mahvoldu.


Örnekler kaynak:Ekşi sözlük tabiki:)

-siz erkekler size çekinmeden bütün sevgisini veren,yanlızlığınızı paylaşan,
siz mutlu olun diye kendimize ters gelen şeylere bile evet diyen,ayrıca
hayatınızı kolaylaştırmak adına elinden geleni yapan kadınları neden elinizin
tersiyle itersiniz anlamıyorum ne istiyorsunuz anlamıyorum.Lütfen biri bana
anlatsın...
Bizim sayemizde en vasıfsızlarınız bile anlam kazanıyor egoya doyuyor
ama biz mutlu olamıyoruz.Biz aslında mutlu olmayı en çok hakeden biz hep
karşımızdakini mutlu edelim diye uğraşırken mutlu olmayı bile untuyoruz.(buda benden) :)




Selma Nigar BAŞTÜRK.

ALACAKARANLIK KUŞAĞI...

Odamda sıkışıp kalmıştım kıpırdamadan öylece bilgisayar koltuğuna gömüldüm,
hatta ayaklarımıda pufa koydum sanki yerle temas etseler biri ayaklarımdan beni
yakalıycak gibi hissediyordum.Zaten ışıkları kapatmamışdım korkarım korku filmlerinden
ama yinede kendime engel olamayıp izlerim.Şarjım bitmişdi ve yemek odası ile
temasım tamamen kaybolmuştu çünkü Denizinde kapısı kapalıydı ve herkes uyuduğundan
bağıramıyordum.Bugün sabah olurmu acaba yada odadan çıkabilecek kadar cesaretim
var mı? Tek düşündüğüm buydu ve gözümü kapıdan alamıyordum.

Ve kahramanım ve olayın suçlusu geldi yaşasın:))))))uyku vaktii


Selma Nigar BAŞTÜRK

Hayat bu kadar güzelken........

Hayat bu kadar güzelken bu kadar keyifliyken nedense bir mıknatıs gibi kendimizi mutsuz edecek şeyleri kendimize çekeriz ve bu bize acıyla karışık bir zevk verir.
Bizi üzen erkekler buluruz ve bizi üzüp kırmaları için muhteşem bir çaba harcarız.Buda aslında bizi üzdüğü kadarda ardından gelen şevkatlede deliler gibi mutlu eder.Bu mazoşistlik değil mi?Neden canımızı yakan şeylerden mutlu oluyoruz belkide acı çektiğimizde duygularımızın farkına varıyoruz yada yaşadığımızın farkına varıyoruz yada ardından gelen mutlulukların kıymetini anlıyoruz.Karışık bir duygu durum hali değilmi aslında ne kadar karışık.Hiç üzülmesek,hiç mutlu olmasak,ağlamasak,gülmesek,hüzünlenmesek,boğazımız düğümlenmese kısacası duygularımız olmasa ne olurdu acaba??????
Duygular ahh ahh onlar hayatımızın aleviDuygu deyince aklımıza hep sevgi gelir sadece sevgiden ibaret değil duygular öfke,kin,nefret,acıma,korkma farklı olaylara verdiğimiz farklı tepkiler farklı duygular hisssetmemize sebep olur.Duygular bizi sonzuz bir mutlulukla kendimizden geçirebilir.Yada acı ilee hayatımızı mahfedebilir.Duygular akla uygun olsaydı belki hayat bu kadar keyifli olmazdı ,hep mantık hep akıl olmazki canım…
Çok sevdiğim bir söz vardır uygun olacak bu nota ‘’Güzel bir çelenk yapmak için ne yazikki çiçekleri koparmak gerekiyor’’…..

(fotoğrafada bir cümle yazalım:Yanlızım uçurum kıyısında hayat ve ölüm arasında......)

Selma Nigar BAŞTÜRK

O DİYAR BENİM BU DİYAR BENİM:)

Bugün içimden binlerce nehir akmış gibi,çok yorgunum ne yaptıysam kendimi mutlu edemedim.Eminim herkesin böyle hissettiği anlar oluyor,yalnız değilim birde böyle bir durum vardır yaptığımız hatalara yada duygu durum hallerine hep bir yandaş ararız.Sizde böyle hissedersiniz değil mi?cvp:evet ...Öyleyse yalnız değilim hehehe çok komik ama hayat böyle.Çok sevineceğiniz bir olay olur istediğiniz bir şeye sahip olursunuz o kötü hissettiğiniz günlerden birinde ama onlar bile sizi mutlu etmez bu mutluluk nasıl bir duygu neden bu kadar zor geliyor mutlu olmak sebebi şu olabilir mi?Üzülmek,ağlamak,zırlamak,şikayet etmek daha mı kolay ki anlamıyorum çok karmaşığım dolaşmış bir yumak ip gibi 100 kişi gelseniz açamazsınız beni.Çok mu sorguluyorum çok mu irdeliyorum her şeyi bu yüzden mi bu kadar karmaşa yani oluruna bıraksam her şey yoluna girer mi?Onu da denedim oda olmadı E seçeneği yok mu?



Bir kitap vardı zamanında beni çok etkileyen çoğunuzun adını bile duymadığı Tatlı Rüyalar arkasında söyle bir not: "sanıldığı gibi sadece gerçekler rüyaları etkilemez, rüyalar da gerçekleri etkiler. karnabahar ise, her ikisini de etkiler."Bu kitap bana bir akşam yemeği hediyesiydi bende okuduktan sonra tüm sevdiklerime dağıttım dağıtamadıklarıma da okuttum okutamadıklarıma anlattım…..Hayatıma girip beni derinden etkileyen kitaplardandı.Konusu kurgusu gerçekten sıra dışı alt başlığı ise şöyleydi psiko-absürd romantik komedi.Çok güldüğüm birde giriş cümlesi var...


"zeki müren'in, zeki müreni canlandırdığı filmlerdeki zeki müren'le ilgisi ne kadarsa, bu kitapta geçen kişi ve olayların gerçekle ilgisi o kadardır."

Neden bahsediyorum ki kitaptan çünkü şuan o kitaptan bir karakter olmak istiyorum.Bende uyuduğumda bambaşka bir yerde uyanmak istiyorum başka bir Selma Nigar olarak başka bir diyarda başka insanlarla tanışmak istiyorum.Hatta öbür diyardan bu diyara para dolu çantalar taşımak,o diyarda bir sevgili bu diyarda bir sevgili yapmak istiyorum kimsenin kimseden haberi yok ohhh mis sonra diğerine biz ayrı dünyaların insanlarıyız deyip terk etmek istiyorum.Düşünsenize sevgilinizi aldatıyorsunuz ve yakalanıyorsunuz ;

–aha bastım seni çabuk anlat ne oluyor burada?

-çok uykum geldi ben kaçayım..


Ne güzel valla ne ala mualla durumu.O diyar senin bu diyar benim gezsem tozsam.Sonra öbür diyarda sıkılınca kendime söyle bir züğürt tesellisi yapıştırsam'' biraz uyusam geçer belki'':)…..Keşke kitaptaki gibi olsa herşey ve hiç karnabaharlar olmasa.....


Selma Nigar BAŞTÜRK..