Pages

Selma Nigar Basturk

Selma Nigar Basturk
yazılarım ve fotoğraflarımla görüşmek dileklerimle

6 Kasım 2010 Cumartesi

DOĞUM GÜNÜM KUTLU OLSUN....

Dünya da 16 milyar insanla aynı şeyi kutlayacağım yarın
dolayısı ile bana özel bir gün değil,sadece ben büyümüyorum hep
beraber büyüyoruz değilmi yani sadece ben yaşlanmıyorum,hepimiz
yaşlanıyoruz üzgünüm ama ben yaşlanırken sizin yerinizde saymanızı
hiç çekemem :)
Doğum günü yeniden doğmak,yeni yaşım için yeni hayeller kurmak,
yeni kararlar almak.Yarın o büyümenin devri gelecek ve hanemdeki sayı
1 artacak üzgün değilim yüzümdeki çizgiler artıyor desem gülersiniz ama
gerçekten yaşlanıyorum,kırışıyorum,şişmanlıyorum,aldığım kiloları veremiyorum
yemek yemesemde öylece ordalar gitmiyorlar.Gitmesinler hepsi benim bir parçam
ben onlarla mutlu olmayı çoktan öğrendim.Ben koskoca 26 yıl ile Selma Nigar ım
26 yılın bana getirdikleriylede götürdükleriylede mutluyum .
17 eylül 1983 yılında sabah saat 5:30 da bir kurban bayramı sabahı doğmusum
o yüzden etle çok aram yoktur.İyiki erkek olarak doğmamışım yoksa adımı Bayram
koyacaklarmış:)kıl payı kurtulmuşum o yüzden hiç keşke erkek olsaydım demedim.
Yarın doğum günüm buda doğum günü günlüğümden bir sayfa yıllardır yazarım
günlüğümün sayfaları gibi yıllarda akıp gidiyor bende zamandan küçük mutlu anlar
çalıyorum 26 yılda bana güzellikler katan sevgili aileme ve arkadaşlarıma itaf ediyorum bu notu
hepinizi çok seviyorum.


Selma Nigar BAŞTÜRK.

VUR DEDİK ÖLDÜRDÜ:)

Uzun zaman önce okuduğum ve hayatımı değiştiren kitabı tekrar hayatıma
güzellikler katsın diye yeniden okudum.Bu kez sonuç beklediğimden farklıydı
Secret pozitif düşünce zaten benim felsemdir ama kitapda diyorki;hayatınıza
birşeyleri çekmek istediğinizde davranışlarınızın arzularınızla çelişmediğinden
emin olun sanıyorum çelişkiler içindeyken farklı şeyler istedim ve herşey
umduğumdan farklı gelişti....
Ben vur dedim o öldürdü..........Olsun bazen abartılmış duygularda iyi gelebilir
insana küçük bir bardak su istemiştim ama allah benim için yağmur yağdırdı
şimdi sırılsıklam oldum:)))

Selma Nigar BAŞTÜRK.

CARPE DİEM

20 Ocak 2009 Salı, 16:09

Kendimden çok hep karşımdakini düşündüm düşünmeyede devam ediyorum.
Etrafımdaki dostlarım arkadaşlarım bunu yanlış bulsalarda insan sevince hayata
bir başka bakıyor bu aşkın gözü kördür mü anlamına geliyor hayır bence öyle değil,
bence eğer içimden birşey yapmak geliyorsa yapıyorum karşımdaki ister şımarsın ister
sevinsin isterse beni cepte keklik sansın bu umrumda değil ben içimden gelenleri
yaptığımda mutlu oluyorum ve bunu sorun olarak görmüyorum.
Bunu sorun olarak görenler bence sorunlu güvensiz kadınlar erkeği süründürmek gerek
her istediğini evet dememek gerek yada kaçan kovalanır diyerek telefonlarına cvp
vermeyenler,her çağıdığında gitmeyenler,gizem yaratmak adına çok konuşmayan kadınlar
bence sorunlular aslında hepsine evet demek için can atıyorlar ve aslında ne kadar çok şey
kaçırdıklarının farkında değiller.Sanıyolarki kendilerini böle geri çekip ağırdan satınca mutlu olacaklar
bence böle yaparak sadece hayatı kaçırıyorlar.


Hayatımız boyunca kafamızda binlerce soru barındırırız ve bunlar için daima cevaplar arar dururuz fakat şu ana kadar bir cevap bulamamışızdır. Hatta bulana da rastlamamışızdır. bazı insanlar görürüz ve o adamların gerçekten aştığına inanırız ama o kendini nasıl kurtaracağını bulmuş birisidir. Onun bulduğu yöntem sadece kendisini mutlu eder. Bizi değil peki biz o kadar şanslı mıyız
Hiç zannetmiyorum o zaman şu anımızı kurtarırsak. Hayatımızın nasıl gideceğine dair düşüncelere dalmaktansa o anda aklımızda ne varsa onu yaparak mutlu olursak. Hayatımız süresince mutlu olmaz mıyız? Tabii ki bazı kayıplar vereceğizdir. Bu kayıpları biz ne yaparsak yapalım hayatın bizden alacağı şeylerdir biz ona karşı çıkamayız. Yani hayatla baş edebilecek kadar güçlü değiliz. İşte size kafanızın içindeki aradığınız sorular için bir kolay yol ya sonsuza kadar o soruların cevapları için uğraşacaksınız yada anı yaşayıp hayattan tad alacaksınız.

Şimdi bir soru haytının sonuna kadar cevap arayıp bulamayıp sonra son nefesinde bir şans daha isteyecek misin? Yoksa, Carpe Diem mi diyeceksin?


içinizden geleni yapın yoksa mutlu olmayı daha çok beklersiniz benden sölemesi:)


Selma Nigar BAŞTÜRK

Mutluluk oyunları Züğürt tesellileri:)))

05 Şubat 2009 Perşembe, 03:07

Mutluluk oyunları züğürt tesellilerimiz biz bunlarla yaşıyoruz aslında
onlar olmadan mutlu olamıyoruz her kötü olaya bir züğürt tesellisi
yapıştırıveriyoruz çünkü gerçekleri kabullenmek istemiyoruz ne derler ?
Gerçekler acıdır ve acıtır.

Bence canınız yanar,üzülürsünüz,kırılırsınız diye korkmayın mesela ben
daha ne kadar kırılabilirim ki,ne kadar canım yanabilir ben böyle düşünüyorum
ve züğürt tesellilerimin hiç biri yok artık gerçeklerle yüzyüzeyim.

Örnekleyelim;
-futbola devam etseydim milan da forvet oynuyodum.
-okusaydim yuksek muhendis olurdum ama biraktim.
-bu garı benümle param için çıhıyo olmasın?...:)
-bu araba iyi guzel de cok yakiyor, benim haci murat daha iyi.
-ya, uzun bacaklı kızlara acıyorum. bacakları temizlemek , cok zor oluyordur onlar için.
not: kendi bacak boyu maksimum 80 santimdir.
-vehbi koç multimilyarder ama sahanda yumurtaya hasretmiş tir.
-yok bu sefer ki ciddi, evlenecek.
-bu gavurlar zengin mengin ama adamlar pastırmadan, lahmacundan haberleri olmadan ölüyo.
-5 zeytin bi yumurta eder
-param olsa şimdi ki kadar mutlu olmazdım inan
-her işte bi hayır vardır.
-helal olsun adamlara, devlete çalışıyolar ama hapiste çürüyolar
-demi moore çok çirkin hatun ben hiç beğenmiyom, şimdi kapı açılsa, içeri girse, "verecem" dese almam.samimi söylüyorum.
-kaslı erkeklerden tiksiniyorum, ne o öyle karında baklavalar falan.
hiçbiri ile yatmam.
-badiciler de kas var ama güç yokmuş, 10 dakka koşamazlarmış.
-mankenler iyi güzel ama, öyle olmak istemem, aptal oluyolar, hem de her yediklerine dikkat ediyolar.ben böyle iyiyim
-abi ben kesin kaydırdım öss de, yoksa imkanı yok.
-yok abi, hoca taktı.100 lük kağıt verdim ben.
-başkalarının düşüncelerine hiç aldırmam beni seven böyle sevsin.
-o da beni seviyo ya...
-imkansız diye bişi yoktur!
-o hatun ayagima gelicek!!!
-bu iş bitti bi daha hayatta dönmem ona!
-yarin sigarayi birakicam
-yarin rejime basliycam
-30 yasinda evlenicem
-ruhum genc
-gor bak, ikinci yari takim toparliycak
-onemli olan islevi
-ne var ki, ben de ugrassam yaparim
-yok yok, dedigi gibi zar esnek
-yok dokulmuyo, benim sacim seyrek
-eskisi kadar zayıf olsam ruzgarda kuru bir yaprak gibi salınırdım.
artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor.
-şişman değilim, iri kemikliyim
-benim şişmanlığım genetikmiş, annem de şişman benim onun annesi de.
-kör olmasam, senin bedenini bu kadar iyi tanıyamazdım, zaten dünya boktan bi yer görmeye değmez.memnunum.
-çocuğun yazısı bozuk ama, doktorlarından yazısı bozuk olur.
çocuk demek ki doktor olacak...
-alkolik diilim ben, akşamcıyım.
muhabbetine içiyorum, iradem sağlamdır istediğim an bırakırım.
-hayır ağlamıyorum ki, gözüme ağaç dalı kaçtı ondandır
-çocuk da yaparım kariyer de
-kavgadan sonra agiz burun yamuk bir sekilde gelinir:asil sen obur adami goreceksin, mahvoldu.


Örnekler kaynak:Ekşi sözlük tabiki:)

-siz erkekler size çekinmeden bütün sevgisini veren,yanlızlığınızı paylaşan,
siz mutlu olun diye kendimize ters gelen şeylere bile evet diyen,ayrıca
hayatınızı kolaylaştırmak adına elinden geleni yapan kadınları neden elinizin
tersiyle itersiniz anlamıyorum ne istiyorsunuz anlamıyorum.Lütfen biri bana
anlatsın...
Bizim sayemizde en vasıfsızlarınız bile anlam kazanıyor egoya doyuyor
ama biz mutlu olamıyoruz.Biz aslında mutlu olmayı en çok hakeden biz hep
karşımızdakini mutlu edelim diye uğraşırken mutlu olmayı bile untuyoruz.(buda benden) :)




Selma Nigar BAŞTÜRK.

ALACAKARANLIK KUŞAĞI...

Odamda sıkışıp kalmıştım kıpırdamadan öylece bilgisayar koltuğuna gömüldüm,
hatta ayaklarımıda pufa koydum sanki yerle temas etseler biri ayaklarımdan beni
yakalıycak gibi hissediyordum.Zaten ışıkları kapatmamışdım korkarım korku filmlerinden
ama yinede kendime engel olamayıp izlerim.Şarjım bitmişdi ve yemek odası ile
temasım tamamen kaybolmuştu çünkü Denizinde kapısı kapalıydı ve herkes uyuduğundan
bağıramıyordum.Bugün sabah olurmu acaba yada odadan çıkabilecek kadar cesaretim
var mı? Tek düşündüğüm buydu ve gözümü kapıdan alamıyordum.

Ve kahramanım ve olayın suçlusu geldi yaşasın:))))))uyku vaktii


Selma Nigar BAŞTÜRK

Hayat bu kadar güzelken........

Hayat bu kadar güzelken bu kadar keyifliyken nedense bir mıknatıs gibi kendimizi mutsuz edecek şeyleri kendimize çekeriz ve bu bize acıyla karışık bir zevk verir.
Bizi üzen erkekler buluruz ve bizi üzüp kırmaları için muhteşem bir çaba harcarız.Buda aslında bizi üzdüğü kadarda ardından gelen şevkatlede deliler gibi mutlu eder.Bu mazoşistlik değil mi?Neden canımızı yakan şeylerden mutlu oluyoruz belkide acı çektiğimizde duygularımızın farkına varıyoruz yada yaşadığımızın farkına varıyoruz yada ardından gelen mutlulukların kıymetini anlıyoruz.Karışık bir duygu durum hali değilmi aslında ne kadar karışık.Hiç üzülmesek,hiç mutlu olmasak,ağlamasak,gülmesek,hüzünlenmesek,boğazımız düğümlenmese kısacası duygularımız olmasa ne olurdu acaba??????
Duygular ahh ahh onlar hayatımızın aleviDuygu deyince aklımıza hep sevgi gelir sadece sevgiden ibaret değil duygular öfke,kin,nefret,acıma,korkma farklı olaylara verdiğimiz farklı tepkiler farklı duygular hisssetmemize sebep olur.Duygular bizi sonzuz bir mutlulukla kendimizden geçirebilir.Yada acı ilee hayatımızı mahfedebilir.Duygular akla uygun olsaydı belki hayat bu kadar keyifli olmazdı ,hep mantık hep akıl olmazki canım…
Çok sevdiğim bir söz vardır uygun olacak bu nota ‘’Güzel bir çelenk yapmak için ne yazikki çiçekleri koparmak gerekiyor’’…..

(fotoğrafada bir cümle yazalım:Yanlızım uçurum kıyısında hayat ve ölüm arasında......)

Selma Nigar BAŞTÜRK

O DİYAR BENİM BU DİYAR BENİM:)

Bugün içimden binlerce nehir akmış gibi,çok yorgunum ne yaptıysam kendimi mutlu edemedim.Eminim herkesin böyle hissettiği anlar oluyor,yalnız değilim birde böyle bir durum vardır yaptığımız hatalara yada duygu durum hallerine hep bir yandaş ararız.Sizde böyle hissedersiniz değil mi?cvp:evet ...Öyleyse yalnız değilim hehehe çok komik ama hayat böyle.Çok sevineceğiniz bir olay olur istediğiniz bir şeye sahip olursunuz o kötü hissettiğiniz günlerden birinde ama onlar bile sizi mutlu etmez bu mutluluk nasıl bir duygu neden bu kadar zor geliyor mutlu olmak sebebi şu olabilir mi?Üzülmek,ağlamak,zırlamak,şikayet etmek daha mı kolay ki anlamıyorum çok karmaşığım dolaşmış bir yumak ip gibi 100 kişi gelseniz açamazsınız beni.Çok mu sorguluyorum çok mu irdeliyorum her şeyi bu yüzden mi bu kadar karmaşa yani oluruna bıraksam her şey yoluna girer mi?Onu da denedim oda olmadı E seçeneği yok mu?



Bir kitap vardı zamanında beni çok etkileyen çoğunuzun adını bile duymadığı Tatlı Rüyalar arkasında söyle bir not: "sanıldığı gibi sadece gerçekler rüyaları etkilemez, rüyalar da gerçekleri etkiler. karnabahar ise, her ikisini de etkiler."Bu kitap bana bir akşam yemeği hediyesiydi bende okuduktan sonra tüm sevdiklerime dağıttım dağıtamadıklarıma da okuttum okutamadıklarıma anlattım…..Hayatıma girip beni derinden etkileyen kitaplardandı.Konusu kurgusu gerçekten sıra dışı alt başlığı ise şöyleydi psiko-absürd romantik komedi.Çok güldüğüm birde giriş cümlesi var...


"zeki müren'in, zeki müreni canlandırdığı filmlerdeki zeki müren'le ilgisi ne kadarsa, bu kitapta geçen kişi ve olayların gerçekle ilgisi o kadardır."

Neden bahsediyorum ki kitaptan çünkü şuan o kitaptan bir karakter olmak istiyorum.Bende uyuduğumda bambaşka bir yerde uyanmak istiyorum başka bir Selma Nigar olarak başka bir diyarda başka insanlarla tanışmak istiyorum.Hatta öbür diyardan bu diyara para dolu çantalar taşımak,o diyarda bir sevgili bu diyarda bir sevgili yapmak istiyorum kimsenin kimseden haberi yok ohhh mis sonra diğerine biz ayrı dünyaların insanlarıyız deyip terk etmek istiyorum.Düşünsenize sevgilinizi aldatıyorsunuz ve yakalanıyorsunuz ;

–aha bastım seni çabuk anlat ne oluyor burada?

-çok uykum geldi ben kaçayım..


Ne güzel valla ne ala mualla durumu.O diyar senin bu diyar benim gezsem tozsam.Sonra öbür diyarda sıkılınca kendime söyle bir züğürt tesellisi yapıştırsam'' biraz uyusam geçer belki'':)…..Keşke kitaptaki gibi olsa herşey ve hiç karnabaharlar olmasa.....


Selma Nigar BAŞTÜRK..

AYRILIKLAR BİTMEZ

Ayrılık ne zor gelir o an,terk etmek yada terk edilmek bunun bir önemi var mıdır?Bunu bilemeyiz bu değişebilir bazen terk etmek çok kolaydır eğer işin içinde duygular yoksa bu kolay bir durum olabilir.O zaman acı vermez.Ayrılık dediğimiz şey kişinin tek başına var olabileceğini kendi kendine kanıtlama şansı. "hayatının tek sahibi yine kendinsin" lafının tekrar hatırlanmasını, hatta tekrar öğrenilmesini sağlayan acı. ilk evrelerinde nefeslerin sıkıştığı, her şeyin insana flashback yaşattığı, zamanla hafifleyen, bazılarında izsiz geçip giden, bazılarında ise yağmurlu havalarda sızlayan bir yara bırakan duygu sağanağı. Sevgili edinildiğinde 2000 yıl durmadan çalışabilecek atom enerjisi destekli saat almadığımız bilinmeli.Bir yandan yalnız kalmak istediğiniz, diğer kişilerin size bayici geldiği ama öte yandan da yalnızlığınızın size işkence ettiği hayatin en büyük çelişkilerin den birisini yaratan acı olay.
Neden bir şeyleri bitirmek zorundayız yada neden karşı taraf bitirmek de ısrarlı dır.Bu çok acı duyguyu yaşamak zorunda mıyız ?Sabah uyandığımızda telefona gider elimiz acaba mesaj yada cevapsız çağrı var mı diye?Çalan her şarkıda onu hatırlarız birlik de gittiğimiz mekanlara gideriz hatta ısrarla hatırlatacak şeyler yaparız birlik de dinlenilen müzikler filmler mekanlar ısrar ederiz unutmamak için direniriz.Acıyı içimizde yaşarız ve bu acı bizi mutlu eder aslında ölen birisinin ardından yas tutmak gibi bir şey bu .Her sabah bir umutla uyanmak ilk zamanlar arayacak özür dileyecek diye beklemek sonraları bu duruma alışıp aman aramazsa aramasın demek ben onsuzda mutluyum demek.İnsanda duygu durum bozukluğu yaratan şey ayrılık.Bedenimizi terk etse de sevgili,ruhumuzda izi kalır.
Çok eski bir notumdan da hatırlayacağınız üzere ‘’Yaşanmışlıklar değil yaşanmamışlıklar bize acı veren’’.Gidemediğimiz uzak yollar,yüzemediğimiz denizler,düşleyip gerçekleştiremediğimiz hayaller.Nasılda deli gibi çarpan bu kalp sönüp gidebilir,nasıl avuçlarımızdan kayıp gider hani hep derim ya hayattan çaldığımız küçük mutlu anlar nasıl sığdıramayız sevgiliyi o küçük mutlu zamanlarımıza hep dar zamanlarda yaşarız anlayamayız geçmiş aşklarımızı.Tadı damağımızda kalan küçük bir kek gibi.Çoğu zaman boğazımız düğüm düğüm olur hatıraların anısı ile.Her ne kadar yaksak da tüm fotoğrafları temizlesek ona ait olan onu hatırlatan nesneleri bir kere ruhumuzda izi kalmıştır.Gitmez bir yere.Hele birde hazırlıksız yakalandıysak iş de en kötüsü de budur.
Sonuç olarak giden gitmiştir ama muhakkak bir iz bırakmıştır bu yazdığım duyguların hepsini yaşarız ama gün gelir her şey anlamını yitirir gözümüzde.O çok değerli vazgeçilmez sandıklarımızda bir anlam ifade etmez sadece hatırlamak istediklerimizi hatırlarız geçmiş den.Ama çok isterdim bir delete tuşumuz olsa ve bu durumlarda basıversek geçmişe ait her şeyi silsek hatta sift delete yapsak tekrar flash back yapmamak adına ne güzel olurdu )
Ben bu gece flashback yaptım sadece bu hikayeyi yazabilmek adına sanıyorum yazdım ve bitti umarım silmeden içimden geldiği gibi noktalama ve imla hatalarıyla dolu bu yazımı keyifle okursunuz.

Büyük acılar çekmemeniz ve hafızanızda hatırladıkça sizi mutlu eden mutlu hatıralara sahip olmanız dileklerimle..

Selma Nigar BAŞTÜRK.

http://www.youtube.com/watch?v=nOPFueBK59c ( bu parça eşliğinde okunması önerilir)

İLİŞKİLER ŞİMDİLER STRATEJİK:)))

Evet bugün ki konu bu umarım yine silmeden hızla yazdığım cümlelerimi keyifle
okursunuz ve kendiniz için birşeyler bulursunuz.Benim gibi stratejilere karşı olan insanlar
birini sevdiğinde yada bir ilişki kurduğunda çok fazla duygusal yatırım yapıyor.

İkili ilişkilerde gereğinden fazla verici olmak ve neredeyse birlikde olduğumuz kişiye
ruhumuzu teslim etmek yaşadığımız problemlerin temel kaynağı aslında...

Bizi oyun oynamak için zorluyor hayat biz onlara değer verip tüm sevgimizi ortaya
koyduğumuzda sevilen taraf seveni anlamıyor ve kendilerini tabiri caiz ise bir şey sanıyorlar,
sevildiğini anlayan taraf ordan hızla uzaklaşıyor.Peki ya seven sevene ne oluyor?Seven taraf kendisini kaybettiğine oturup ağlıyor onlar için kendi hayatından zamanlar çaldığı için ağlıyor ve bir sonraki ilişkisinde kendisi olamamaya zorlandığı için ağlıyor üzülüyor neden rol yapmak oyun
oynamak için zorlanıyoruz.Sizce ??İşte bu yüzden.....

Hepimiz ilişkiler kuruyoruz arkadaşlık,flört,evlilik gibi ama nedense bir çoğumuz bu ilişkleri
yaşarken stratejiler geliştirip onlar üzerine oyunlar oynuyor bu bana hiç de doğru gelmiyor
o zaman nasıl kendimiz olacağız diye düşünüyorum yok sık muhabbet tez ayrılık getirir vs vs vs
cazibeyi kaybetmemek adına telefona cvp verilmez gizem yaratılır bunların hepsi bir oyun hepsi rol yapıyor o zaman ,gerçek duygular nerde herkes neden bir oyuna kendini kaptırmış gidiyor.

Vazgeçilmez mi olmak istiyoruz???????

Aslında bu oyunlar kurallar hepsi vazgeçilmez olmak istediğimiz için...Kendimiz olup kendimiz için yaşarsak hayatımızı karşımızdaki insana endexlemezsek ve bencil olursak zaten karşımızdaki peşimizden koşar ama buda bir oyun değilmi?Neden kendimiz olamıyoruz?



Selma Nigar BAŞTÜRK

BİTEN İLİŞKİNİN ARDINDAN:(

Biten bir ilişkinin ardından aslında sadece ilişki bitmemiştir,içimizde de bir çok şeyi bitirmişizdir.Her biten ilişki gidişiyle yanında bizden bir şeyler götürüyor her seferinde tükeniyormuşuz gibi hissediyoruz aslında bitmiyoruz aksine bir çok şeye sahip oluyoruz .
Tecrübe dediğimiz şey işte bu.Yaşadıklarımızın bize kattıkları öğrettikleri de oluyor tabi biz almak istersek bir çok şey alıyoruz dersler çıkarıyoruz.Yada aynı hataları sonrakilerde tekrarlamakta ısrar edip ve ardından da hayat tekerrürden ibaret deyip kolayına kaçıyoruz.Yada hata dediklerimizin arasında sıkışık kalmaktan doğru olanı görmeyecek kadar köreliyoruz….Tıpkı geçmişe bağlanıp geleceğe yaşayamamak gibi…

Bir sabah kahvaltısı düşünün anneniz ve arkadaşlarınız,sizse bitmek üzere olan tükenmiş ilişkilerinizin fotoğraflarına bakıyorsunuz.Büyükler hep doğruyu söyler Anneniz şöyle diyor ‘‘daha önceki sevgilinin fotoğraflarını nasıl yırtıp attıysan gün gelecek şuan baktığın fotoğrafları da yırıp atacaksın.İçini temizleyip ruhunu nadasa bırakıp yeni birine hazırlayacaksın kendini’’.Evet aynen böyle oluyor.Peki ardından neler yapıyoruz,hemen sıralayayım size ilişkimiz süresince yapamadıklarımızı yapmaya başlıyoruz kitap okuyoruz,hüzünlü müzikler dinleyip geçmişi hakkıyla anıyoruz,arkadaşlarımıza vakit ayırıyoruz en önemlisi ilişkimiz süresince unuttuğumuz fakat ayrılık acımızda yanımızda olan o değerli dostlar onlara haksızlık ediyoruz aslında ilişkimiz bittiğinde yada yeni biri başladığında hep yanımızda olan bizi terk etmeyen dostlar yine yanımızdalar her zaman olduğu gibi koşulsuz sevgi ve destekleriyle.Peki ailemiz aslında onlarda unutuluyor aşk gelince,sabah erkenden evden çıkılıyor sevgili ile buluşmak için bütün günümüzü sevdiğimize ayırıyoruz bu bizi mutlu ediyor aslında.Ama büyük olan sorun bir birey olduğumuzu unutmak bu doğru değil bunu çok sonra anlıyoruz.

Aslında her bitiş yeni bir başlangıçtır yeter ki yeni bir başlangıç yaptığımızda eskiden yaptığımız hataları tekrarlamayalım.Mesela yaptığınız hatalardan bahsedeyim biraz ilişkiyi hayatımızın merkezine yerleştirmek başlı başına bir hata.Önceki yazılarımdan birinde yazdığım gibi ikili ilişkilerde gereğinden fazla verici olmak ve neredeyse birlikte olduğumuz kişiye ruhumuzu teslim etmek yaşadığımız problemlerin temel kaynağı.

Hayatımıza giren kişiler bizim için ne ilk nede son zaten mükemmeli aramak doğru insanı aramak yanlış.Yaşadığımız küçük mutlu anlardan keyif almak gerek.Bu kısacık anlara sığmayan yaşanmamışlıklar aslında bize acı veren…

Selma Nigar BAŞTÜRK....

what's on your mind?

Bir gün bu yazdıklarımla çok güzel şeyler yapıcam bir kitap çıkarmayı başaramasamda kendim için bir kitap yapıyorum bu beni tatmin eder, umarım çok uzun yıllar yaşarım ve o birikimlerimle daha güzel şeyler yazarım.Bir çok insan yaşamıyor aslında,kendini televizyona kitlemiş insanları sevmiyorum onun yerine sinemaya gitmeliler yada kitap okumalılar dışarı çıkıp deniz kenarında yada ormanda yürüyüş yapmalılar.Yeni yerler görmeliler yeni insanlar tanışmalılar hayat çok kısa kaçırmamak gerek bir ucundan tutun lütfen ve yaşanacak ne kadar güzel şey olduğunu görün.Komşularınızı ziyaret edin hatta benide arayın bu ara çok sıkılıyorum:)))
Bugün sabaha kadar yazmak istedim yine bişeyler beni yaz diye dürtüyor.Şu ahir ömrümde içimden gelenleri yapamıycaksam neden yaşıyorum ki.İçimden yazmak geliyorsa yazarım işde bu şekilde Selma Nigar olabilirim.Ama facebook a söyleyin what's on your mind? kısmını benim için tekrar güncellesinler 420 karekter alıyor benim düşüncelerime yetmedi:)


Sena bu fotoğrafı hatırlarsın sen çekmiştin diycem ama hatırlamayada bilirsin anlayışla karşılarım:)fotoğraflar olmasa elimde benimde hatırlamam çok zor yine 2 günlük istanbul tatilimden size bir dilim salamlı fotoğraf o an zaten herşeyden kopmuşuz fotoğraf çekmekte bilinç altına yerleşmişya ne şekil olursak olalım o makine hep yanımdaydı şimdilerde ise beni terketti.İçime battı şimdi makinem olsaydı şuanı fotoğraflayıp koyardım bu düşündüklerimin altına ev kızı sıdıka modundayım çekirdek çitliyorum bir yandan bir yandan da yazıyorum.

neyse başınızı çok şişirmiycem kısa kesiyorum ve çekirdeğime dönüyorum Facebook What's your mind kısmını azcık genişlet benim için 420 karakter gerçekten çok az yaaa nolurrr:)))))

TWILIGHT

Hayat dediğimiz küçük ayrıntılarda saklı.Dün okumaya başladığım ve bitirmek üzere olduğum şimdi koşup kaldığım sayfayı açıp okumaya devam etmemek için kendimi tuttuğum kitap:)Rüyalarıma giren karekterler en çok da beni mutlu eden Edward karekteri dünden beri onunla yatıyor onunla kalkıyorum bu nasıl mutlu ediyor beni bilemezsiniz.Sanki Bella benim böyle hissetmek acayip keyiflendiriyor beni.Bugün okuduğum bir cümlee beni çok güldürdü çünkü Bella'nın yerinde olsam bende aynı cümleyi kurardım.Edward ormanda nasıl dolaştığını göstermek için Bella yı sırtına alıp hızla ormanın içinde koşmaya başlıyor ve Bella'nın ağzından dökülenler :))))hızla giden uçağın penceresinden kafamı dışarı çıkarma gafletinde bulunmuş gibiyim:))))


Bu aralar yeni eğlencem alacakaranlık serisi olacak galibaa çünkü bana aşkı hatırlattı,ve okurken müthiş hissediyorum Edward karekterine benzer birini tanıyormusunuz varsa ben hali hazırda boşum tanışabilrim takılabilirim.Muhteşem yaa....Yaa hayat bazen hayal dünyasındada güzelmiş hayal kurmak rüyamda Ed'i görmek çok hoş gerçek olmasada keyifliyim teşekkürler Ed :))))Şu ahir ömrüme biraz heycan kattığın için.....Bu beni bir süre idare eder......


Selma Nigar BAŞTÜRK....

Cennet ve Cehennem içimizde......

19 ağustos Çarşamba Saat 13:13


ÖNSÖZ

Selma Nigar BAŞTÜRK 1983 Yılında Kütahya Tavşanlı da doğdu çocukluğu babasının çalıştığı Tedaş lojmanın da geçti ,14 yaşına kadar ordan dışarı çıkmadı ,yine Tedaşa ait 60.yıl ışık ilköğretim okulunda ortaöüretimini tamamladı sonra babasının emekliliği ile birlikde 1997 Haziran da Mersin’e yerleşti ,Lise eğitimini Mezitli Çok Programlı lisede Dil bölümünü seçerek tamamladı.Üniversite yi yarıda bıraktı .2007 Yılında Mersin fotoğraf derneğine üye olarak kendini fotoğraf alanında geliştirdi ödüller ve sergilemeler aldı,Sergiler açtı.2000 yılından bu yana bir çok sektörde çalıştı .İlk Okul yıllarından bu yana yazdığı günlükler sayesinde kaleminide geliştirerek kendi çapında küçük düz yazılar yazmaya başladı, ilişkiler üzerine yazmayı seviyor.

-Anı yaşa
-Mutlu olmayı hakediyoruz
-Küçük Mutlu anlar
-Kadınlar ne iste(r-mez)
-ilişkiler bugünler stratejik
-Sevgililer günüm kutlu olsun
-Biraz Cesaret
-Bırakın beni bırakın ki mutlu olayım
-Mutluluk oyunları Züğürt tesellileri
-biten bir ilişkini ardından
-o diyar benim ,bu diyar benim
-Mutlu olmak bir yerinize mi batıyor.
-Ayrılıklar bitmez








CENNET VE CEHENNEM KENDİ İÇİMİZDE……


Sıradan bir iş günü sıcak bir öğle vakti arkadaşlarımla bir şeyler içmiş mağazama geri dönüyordum ilk karşılaşmamızdan yıllar geçmiş olsa da sıradan bir mekanda tekrar yanından geçiyordum tanıdık bir yüz tanıdık bir bakış anlık bir göz göze gelme anı sadece, aslında onu görmekten ve onun da beni fark etmesin den hoş bir zevk duydum,uzun zaman önce etkilediğim ve etkilendiğim ve yine hiç konuşmadığım halde yine karşıma çıkan bu erkeğin bana neden böyle hissettirdiğini düşündüm ve o anın keyfini çıkarttım gelecekten habersiz ...


Sanıyorum 5 yıl önceydi kuzenimin düğününde görmüştüm onu ,gözleri hep üstümdeydi bu hali beni inanılmaz neşelendirmişti 21 yaşımda o dönem aslında hayatımın en güzel dönemi olmalıyken ben cehennemi yaşıyordum çok acı çekiyordum çok canım yanıyordu ama yüzümde bir maske ve sahte bir gülümseme vardı.Karşımda bana bakan gerçekten işde burdayım diyen biri vardı evet bu hoşuma gitti ama sadece orda öylece kalmasını istedim gerisini beklemedim hazır değildim çünkü zamanı değildi .Şimdi düşünüyorumda o üzgün,kırılmış,zayıf küçük kızın karşısına o gün gelseydi bu ilişki bugün ki kadar kaliteli olmazdı.


Aslında o gece onun o derin bakışı ve içten gülümsemesi beni etkilemişti aradan 5 yıl geçti ve yine o ve yine o derin bakışlar ve hissettiğim aynı duygular.Yine sessiz yine onsuzdum,hiç konuşmamıştık ama iletişim sadece sözlerle olmaz bazen başka şeyler konuşur ve bizi bir yerlerde buluşturur.Aynen söylediğim gibi benim de katıldığım bir fotoğraf sergisini gezerken fotoğraflarımı görmüş üstünde de ismimi o fotoğrafların bir gün kendisine armağan edeceğimi bilmeden bakmış.Sonrada benle iletişime geçebilmek için facebook tan arkadaş olarak olarak ekledi bende zevkle onayladım sonra msjlaşmaya başladık ortak noktamız fotoğraftı,bir çekim gezisi ayarladık ama ikimizde amacın fotoğraf olmadığını biliyorduk.


Nedim bir iş seyahatindeydi döndüğü gün ben arkadaşlarımla bir fotoğraf gezisine katılmıştım bütün gün yaz sıcağında gezip fotoğraf çektim.Nedim ise bütün gün beni msj larıyla yalnız bırakmamıştı.O gün seyahatten dönüp işe başladığı gündü akşam eve döndüğümde hem günün yorgunluğu hem de bütün günün tozu pisliği üzerimdeydi,duş bile almadan bilgisayar başına oturdum her gezi dönüşü bunu yapardım bütün pisiliğimle fotoğraflarıma bakmak hoşuma giderdi çünkü.Saat 7 de telefonum çaldı arayan Nedim ‘di günümün nasıl geçtiğini sordu yorucu olduğunu duyunca ‘’bende seni kahve içmeye davet edecektim’’ dedi,bende ‘’büyük bir zevkle hazırlanmamı beklersen olabilir ‘’dedim.Hızlıca duşumu aldım saçlarımı öylece topladım Helenistik dönemden kalma izlenimi veren sandaletlerimi ve üstüne uygun ince keten kırık beyaz elbisemi üstüne de uygun olduğunu düşündüğüm siyah minicik bir hırka giydim harika görünüyor ve harika hissediyordum.Kendimi dinlemiş ,toplanmış, yeniden doğmuş olarak yeni bir ilişkiye hazır olarak o buluşmaya gittim.Sahilde mini bir piknik yapıp sohbet ettik sadece basit ,yalın ama muhteşem bir akşamdı.sonraki gün lunapark da fotoğraf çekmek için sözleştik saat 6 gibi buluştuk limanda gezip biraz fotoğraf çektik sonrasında yemek yiyecektik arkadaşının özel teknesinde süper bir masa muhteşem bir şarap balık ve fondaki müzikler bile benim sevdiklerimden seçilmiş ti tesadüf olsa da hepsi ardı ardına benim için çalıyordu.Kendimi öyle özel hissettim ki rüya gibiydi her şey benim için özel hazırlanmıştı.Günler günleri kovaladı rüya gibi gecen 1 ay bitti tabi aşk da bitti ben işten ayrılmıştım tanışmadan birkaç gün önceydi her gün görüşüyorduk ben bu durumdan endişe etmeye başladım ve aldım başımı anneme takılıp şehir dışına gitmeye karar verdim böylece hem ondan uzak kalacak hem de duygularımı ölçme fırsatı yakalayacaktım.2 günlük bir gezi planını 7 güne çıkardım çok keyif alıyordum ama o arayıp ne zaman döneceğimi soruyordu bende çok keyifli bir tatil yaptığımı ve dönmeyeceğimi söylüyordum.Derken dayanamayıp o beni almaya gelmişti.Onu almak için aşağıya indim oda bende heyecandan titriyorduk kalbimiz yerinden çıkacaktı o gün onun bana benimde ona aşık olduğumuzu fark ettik.Ama ilişkini yürümesi için bu kadarı yetmiyordu başka özverilerde gerekiyordu.Nedim kendi içinde aşamadığı kimseyle paylaşmadığı duyguları ile melankolik yaşamayı tercih etmişti ama diğer tarafı ise ona hayatın devam ettiğini keyifli günler geçirmek adına bu durumu aşması gerektiğini söylese de o bunu bir türlü beceremiyordu.Keyifli görünse de içinde bulunduğu melankoli onu kendi içine çekiyordu.Nedim mükemmel biri değildi bunu kendide hep söylerdi mükemmel olmasa da benimle keyifli,mükemmel ve kaliteli zaman geçirmeyi seviyordu bende onunla olmayı seviyordum 7 günlük ayrılıktan sonra eskisi gibi her gün görüşmeye devam ettik, eskisi kadar heyecanlı olmasam da ilişkimi kurtarmak yok etmemek adına bir çok şeyi yok saydım fedakarlıklar yaptım ve onu mutlu etmeye çalıştım yetmedi tabiî ki artık gitme vaktiydi bu ilişkiden uzun yol arkadaşım demişti ama bu kadar hızlı gidince yolun sonuna hızlı vardık.Çünkü ben kendimi mükemmel hissediyordum Nedimse bu durumdan çok rahatsız oluyordu benim aşırı özgüvenim den arkadaşlarına bile bahsetmiş önceleri bunu mükemmel bir özellik olarak anlatmış’’Hüma’nın özgüveni tavan yapmış’’bundan övgüyle söz ederken bu durum artık onu rahatsız ediyordu ilişkimiz bitmişti çoktan tükenmişti ben zaten en başında bunu bilerek başlamıştım sonraları onun heyecanla kurduğu hayaller ,söylediği cümleler hiç gerçekçi gelmiyordu ama yalan bir dünyadan mutluluk dileniyorduk onunla bu kısa hayattan kısa zamanlar çaldık.İlişkimiz süresince yalnız değildik hiç onun eski sevgilisi Necla sürekli telefonlarıyla onu rahatsız ediyordu beklide etmiyordu ,Nedim beklide bu durumdan gizli bir zevk alıyordu.Çünkü ben bunun böyle olduğunu düşünüyorum zayıf karakterli bir erkek egosunu tatmin ediyordu böylece nasılsa Hüma gitse beni orda her daim bekleyen bir kapı var hissi o kapı ona hep açıktı çünkü Necla onu koşulsuz hastalıklı bir şekilde seviyordu.Nedim ne yaparsa yapsın Necla’nın gözünde aşık olduğu vazgeçemediği erkekti Necla da çok normal sayılmazdı alkolik denecek kadar çok içerdi yaşı da Nedim’den epey küçüktü Nedim Necla’nın duygularıyla oynamaktan hiç çekinmeyerek telefonlara cvp veriyor uzun uza konuşuyordu umut vererek değil ama Necla’nın aşkını körükleyerek yapıyordu bunu onu yalvartmayı iyi biliyordu.Nedim en sonunda tercihini yapmış ve Necla’ya bir şans daha tanımıştı ama benimle ilişkisini bitirmeden yapmıştı,bunu bana olan davranuş biçiminden sezmiştim son 1 hafta ne elimi tutuyor ne beni arıyor nede güzel bir söz söylüyordu ben yinede hiçbir sorun yokmuş gibi davranmayı tercih ediyordum kendimi onunlayken iyileştirmeye çalışıyordum,onunlayken ondan kopmaya çalışıyordum aslında çok zor olmadı bu kadar olay gözümün önünde yaşanırken onu eskisi gibi koşulsuz sevmeye devam edemezdim.Yani güçlü biri yerine kendine zayıf karakterli birini seçmişti.Bana yapacak bir şey kalmamıştı zaten bu benim için beklenmeyen bir durum değildi.Kolay kabullendim.Ama o gece nedense Güçlü olan Hüma gitmiş zayıf Hüma gelmişti.İşte o gece!!!!!!



Denizin iç titreten soğuğuna rağmen ,iskeledeki bankta oturmuş rüzgara kendimi bırakmış ve sanki dünyanın tüm acılarını kucaklamış gibi karanlığın içindeki dalgalara bakıyordum.Yaşananlar hiç gerçekmiş gibi gelmiyordu.Sanki Nedim karanlığın içinden çıkıp gelecek ve beni kucaklayacak gibi hissediyordum.Bakışlarım karanlığa kilitlendikçe bunu imkansızlığını ve Nedimin geri gelmeyeceğini düşündüğümde içimden geçen ürperti bütün vücudumu titretti.Uzun zamandır sakladığım gözyaşları özgürdü artık delirircesine ağladım .
Birden annemin varlığını arzuladım başımı annemin göğsüne gömüp hıçkırıklara boğulmak istedim.Gözyaşlarımdan ıslanmış sırılsıklam olmuş yanaklarımı sildim burnumu çeke çeke en yakın dostumu Aydan ı aradım ….




‘buraya gelmelisin varlığına ihtiyacım var’




Aydan özel bir şirkette muhasebeci olarak çalışıyordu ara ara ilişkileri oluyordu ama çok uzun sürmüyordu oda her kadın gibi acı çekmiyormuş gibi mutlu görünmeye çalışıyordu sanki hayat onu hiç yaralamıyormuş hiç acı vermiyormuş gibi sürekli gülümseyerek geziyor etrafındaki insanlara pozitif enerjisi ile iyileştirmeye çalışan bir iyilik meleği gibiydi.Aslında onunda çok acı çektiği zamanlar oldu sevgilisi Ahmet onu eski karısına değişmiş ve ona çok acı vermişti.Aydan aslında kendinin farkında olmayan kadınlardan dı uzun boylu,alımlı o incecik beline kadar inen kızıl saçları vardı.Ahmetin onu hiç haketmediğini düşünürdüm.Yaşca ondan büyüktü kısa boylu göbekli emeklilik yaşı gelmiş adamlara beziyordu herşeyi bir kenara bıraktım arkadaşımı mutsuz etmekten başka bir işe yaramıyordu onun varlığı.Eski eşinden bir türlü kopamamış kopmadığı gibide hala gözü başka kadınlardaydı kadınlarında onda,Ahmet de değişik bir çekim vardı herhalde bu kadar kadın onda ne buluyor anlayamıyordum.Aydan o günlerde hiç belli etmese de gözlerindeki hüzün herşeyi anlatıyordu.Aldatılmanın vermiş olduğu bir hiçlik duygusu ve mutluyum mutluyum diye bağırsada mutsuzluğu her halinden belliydi.Şimdi onun yardımına ihtiyacım vardı gelip beni iyileştirmesine ihtiyacım vardı.



Aydan karanlığın içinde göründü yine o rüzgarla uçuşan beyaz incecik elbisesini giymiş aynı bir kurtarıcı melek gibi yanımdaydı.Onun gelmesiyle kendimi onun kollarına bırakıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
-çok kötüyüm gitti beni bırakıp gitti,bana uzun yol arkadaşım demişti,dünyada cenneti yaşıyor gibiydi hani ne oldu cennetimizi cehenneme çevirdi aşk böyle bir şey galiba bazen cenneti yaşatıyor bazen de cehennemi.
-Güçlü olmalısın Hüma sen güçlü bir kızsın hayat Nedimden ibaret değil dünya onun etrafında dönmüyorlütfen kendine gel.
-Güçlü olamıyorum her zaman güçlü olamam bu gece ağlamalıyım ağlayıp her şeyi gözyaşlarımla temizlemeliyim ki tekrar ben olabileyim.





Aydan o gece bende kaldı uzun bir geceydi hem Aydan’ı hem de kendimi çok yormuştum ama uyandığımda yepyeni muhteşem bir gün başlıyordu.Acıları yaşamayı bildiğim kadar kendimi yenilemeyi de çok iyi biliyordum.Ogün gerçektende muhteşem bir gündü bir gün önce yaşadığım hüzün yok olmuş yerine tarif edilemez bir hafiflikle beraber neşe doldurmuştu içimi.
Sanki hiç yaşanmamıştı bu ilişki hiç aşık olmamıştım sadece ben vardım ve beni koşulsuz seven ailem ve arkadaşlarım sadece kendimle ilgilendim bir süre spor yaptım,kitap okudum,yeni müzikler keşfettim,film izledim ,yürüyüşlere çıktım hatta tek başıma içmeye gittim.Onu hiç özlemedim özlemiyorum bunu için kendimi şartlandırmadım söylediğim gibi zaten senaryosunu ilişkinin başında yazmıştım quantum teorisi işe yaramıştı bana kar kalan mutlu gecen 2 ay oldu sadece ve hatıra kalan ağladığım bir gece.




Hayat devam ediyordu kız arkadaşlarım Asiye ve kız kardeşi Deniz ile bir öğlen buluşup şık bir mekanda akşama kadar içip derin mevzular üzerine sohbet ettik,geçmişten filmler izledik birlikte,biraz hüzünlü bir o kadar da keyifli bir öğle sonrasıydı sarhoş olduğumuzu hissettiğimizde artık çok geçti 2 şer bardak buzlu su ve üstüne acı türk kahvesi istedik azda olsa kendimize gelip soluğu bir restoranda aldık üstüne de bir şeyler yedik artık ayılmıştık…



HAYAT DEVAM EDİYOR…….

Zirveye giden yol dipten geçer.....

Dibe vurmak bu nasıl bir tabir acaba yerinde oldu mu?Dibe vuran herkes sıçrama yapması gereken noktayı iyi yakalarsa zirve için potansiyel bir adaydır.Zirveye giden yol dipten geçer sonuçta…
Depresyon hali, hepimiz geçmişizdir bu yoldan herkesin bir dibe vurma anı olmuştur.Sebep ne olursa olsun aşk,iş,okul,sınav her neyse bazen de sebepsizce depresyona girebiliriz.Bilmediğimiz yerlerimizde bize acı veren kanayan yaralara sahipmişiz gibi sürekli acıyan yerlere sahipmişiz gibi sebepsizce acılar çekebiliriz.Bu mazoşistlik gibi bir şey.Hiç bir şey yapmadan öylece saatlerce oturabiliriz,sessizce ağlarız kimi zaman bu yaptıklarımız sadece zavallılığımızı pekiştirir.Bıkkınızdır,yalnız kalma arzusu ile kimseyi görmek istemeyiz,durmadan uyumak yada uyanık kalmak için savaşırız ve bu sadece bedenimize zarar verir,ani duygu değişimleri yaşarız mutluyken mutsuz,mutsuzken mutlu görünmek gibi değişik duygular aslında o an biz bile ne yaptığımızı bilmiyoruzdur…..
Alkol ve sigara tüketimi artıyor normalde bunu kendimde hiç yaşamadım bende tam tersi olur genelde yemeden içmeden kesilirim sigaradan tiksinirim ki 3 gündür içmiyorum…Neyse odaya geçilir kimse istenmez yanımıza tek tabanca uzanılır balkona çıkılır sigara yakılır yanına da alkol o ikili ayrılmaz böyle zamanlarda sonra müzik bir laf vardır müzik ruhun gıdasıdır bazen de ruhumuzun içine eder.Çalmaya başlar ‘’sil gözünün yalnızlıklarını,fısılda duvarlara adımı’’defol defol bunu istemiyorum demeyiz hiçbir zaman dinler ve acı çekmeyi hakkıyla başarırız..Derken düşünmekten sigara içmekten harap ve bitik düştüğümüzde bir duş alayım kendime geleyim belki akan su ile içimdeki hüznü de yollarım diye düşünürüz en güzeli o an akan o sıcacık su ile ağlamaya başlarız en güvenli yer gibi banyoyu seçeriz……Burası keyifli bir yer ağlamak için bu aslınsa masumane yaşanan bir depresyon bazı dangalaklar biliyorum bu durumlarda eski sevgilileri teker teker ararlar tek tek eski parçaları dinlemek gibi bu saçmalık çok sevdiğim bir lafı söylemek isterim bu durumda olanlara eskiye rabet olsa bit pazarına nur yağardı…

Eğer depresyondaysanız bunu hakkıyla tek başınıza atlatın.Eskilere kimsenin ihtiyacı yok.


Selma Nigar BAŞTÜRK...

Her acının bir tatlı, her tatlının da bir acı yanı vardır. EMERSON ...

9 Yaşımdan bu yana günlük yazıyorum son zamanlarda fazlasıyla düz yazı yazdım ilk öykü denememi 2009 eylül başında bitirdim.Siz hep kendimi yazdığımı düşündünüz aslında bunlar sizin hikayeleriniz.Köyden,şehirden,okuldan,bakkaldan,marketten,sokaklardan,komşu teyzenin altın gününden hikayeler.Belki size çok uzak görünen,belki de çok yakınınızda olanların hayatlarından esen minik esintiler.Ama biliyorsunuz ki son zamanlarda hep ilişkiler üstüne yazdım.Erkek ve kadının arasındaki garip düşünce farkları şimdi ise yazacağım tamamen uydurma olan Sadık karakteri ile ilgili.Hiç bir erkeğin gözünden bakmadım hayata şimdi kendimi bir erkek olarak hayal edip bunun üzerine derin düşüncelere dalacağım ve Sadık nasıl biri bilmiyorum belki yakın erkek arkadaşlarımdan biraz yardım alabilirim o sebeple okuduğunuzda kendinizden bir parça bulma olasılığınız yüksek...
***********************************************************************************
Bir kadına bağlanmaktan öyle korkuyordum ki eğer birine bağlanırsam bunu hayatımın sonuna kadar sürdürüp sürdüremeyeceğimden emin değildim.Bağlanma korkusu dedikleri bozukluk acaba bende demi vardı bu benim kendimi savunma biçimim gibi,koruyucu bir kalkan.İstem dışı etrafıma duvarlar örmüştüm kimsenin aşıp içimi göremeyeceği yüksek duvarlar.Neden bu kadar korkuyordum ki göstermekten,kimse içimi görmesin diye eksik olan tek şey dikenli tel ve tellere elektrik vermekti.Böylece beni burada kimse rahatsız edemezdi,kimse duygularımın üstünde tepinemez,kalbimi bir miksere atıp delik deşik edemezdi.Güvendeydim.Ama aynı zamanda yapayalnızdım.Yada o kadar alışmıştım ki yalnızlığın hayatıma kattığı konfora hiç kimseye karşı bir sorumluluğum yoktu,canım istediğinde istediğim yere gitme özgürlüğüne sahiptim her an her şeye müsaittim.İstediğim en son şey ikide bir gözlerime bakıp durmadan beni sevdiğini söyleyen bir kadındı herhalde..


Dayanılmaz bir cazibem vardı etrafımdaki kadınlar beni neşeli, konuşkan, nazik ve cana yakın buluyordu nereye gidersem gideyim istersem 2000 kişilik bir kalabalık içinde olayım muhakkak fark ediliyordum bu benim suçum değildi tabiî ki.Herkese nazik ve kibar davrandım şimdiye kadar.Hayatımda kimseyi istemiyor değildim istediklerim çok büyük şeyler değil tabiî ki sadece beni her daim neşelendirecek,içimi sıkmayacak,ruhumu karartmayacak,kıskansa da içine atıp belli etmeyecek,zeki ve akıllı bir kadın istiyordum hayatımda bu çok mu zor bilmiyorum.Şimdilik olsa da olur olmasa da diye düşünüyordum ama herkes gibi bende muhteşem hissetmek istiyordum ayaklarım yerden kesilsin istiyordum.


Kendime ait bir işim vardı para kazanıyordum fazlasıyla bana yetiyordu.Ama para da bir yere kadar çok da mühim değildi o sadece bir araç benim için.Ne istiyordum hayattan ne bekliyordum bilmiyordum ama bu içinde bulunduğum duruma kafa yormaktansa aklımı daha mühim şeylere yormayı tercih ederdim mesela iş düşünmek gibi.Kendime ait bir evimde vardı ama buda beni ne kadar mutlu ediyor bilmiyordum düşünmüyordum çünkü böyle derin mevzular sanıyorum beni bozuyordu.Şu aralar bozulmaya hiç niyetim yoktu hayatımı sorgulamaya ise hiç vaktim yoktu beklide korkuyordum hayattan ve hayatın bana vereceklerinden çünkü bu bir kutu gibi var mısın?yok musun? Ya içinden acı çıkarsa?O zaman ben Hamdi’nin teklifini kabul mü etsem kafa karıştıran karmaşık şeylerden uzakta tek başıma iyi gibi görünmek bunu bilemiyordum.Bilemezdim çünkü gerçekten düşünmek istemiyordum hayat bir su gibi akıp gidiyordu önümden.


Her gece eve gittiğimde duşumu alıyor üstüme rahat bir giysi giyip muhteşem rahat koltuğuma sırtımı verip gözlerimi televizyona kilitliyordum bu düşünmek istemediğim şeyleri düşünmememi sağlıyordu en sonunda gözlerim ve bedenim uyku teslim oluyor ve oracık da uyuyakalıyordum hayatım tekerrürden ibaretti.Eğer yatağıma gidersem kafamı yastığa koyar koymaz aklıma üşüşen düşünceler beni boğuyordu boğazıma kocaman bir yumruk oturuyor ve ne yapacağımı bilemiyordum.O yüzden televizyonun karşısında uyuyakalmak benim için hiç sorun olmuyordu.


Ama korkuyordum hayatımdan çünkü nereye doğru gittiğini bilmiyordum.Bir gün etrafıma ördüğüm duvarlar kadar sert olmaktan korkuyordum .Evet bu duvarlar işe yarıyordu ve sadece ben yıkabilirdim bunu sadece ben yapabilirdim.Korkunun ecele faydası yoktu ama ben yinede direniyordum.Acı çekme düşüncesi beni öyle korkutuyordu ki bana acı getirecek her şeyden son hızla kaçıyordum.


O gün gelene kadar hiç aşık olacağımı düşünmemiştim yada aşka olan inancım yoktu o güne kadar.Midedeki kelebeklerin ne anlama geldiğini o gün anladım.Ve o gün boğazıma oturmasından korktuğum o koca yumruk gelip oturuverdi.Bu his beni korkutan ,bu his acı ,bağırıyordu iş de geldim buradayım şimdi canını çok fena yakacağım diyordu.


Bu sefer nedense kaçamadım aynı suratına ışık tutulmuş balık gibi öylece durdum ve yaşadım tüm kalkanlarım yok oldu birden taştan duvarlarım elektrik verilmiş teller yıkmıştım tüm duvarlarımı.Olay sonuç ilişkisi kuramayacak kadar kör olmuştum ve ardından gelen her şeye de katlanmak zorunda kalacağımı çok iyi biliyordum.


Bunu istemiyordum ama gelmişti elimde değildi ne kelebeklere nede acılara mani olabildim.O gün gelene kadar Sezen Aksu’nun bir parçasından ibaretti ilişkilerim bu şarkı benim için değil hayatıma gelip giden kadınların benden sonra eminim dinledikleri bir parçadır 4 günlük bir şey iş de….Hepsi benim için bundan ibaretti.Ben acıdan kaçıyordum ama herkese acı vermekten hiç çekinmiyordum.

Şimdi Sezen AKSU benim için söylüyordu bu parçayı…4 günlük bir şey işde.........


Sonra acı’nın ne demek olduğunu, o kaçtığım duygunun ne olduğunu çok iyi anladım çünkü o bunu benim yüzüme bir tokat gibi vurup gitmişti.Şimdi ise acılar içindeydim hala neden olduğunu bilmediğim bir şekilde acı çekmeye devam ediyordum Hani yeri belli olan acılar iyidir derler ben pek anlamazdım,şimdi öyle iyi anlıyorum ki yeri belli olmayan ama acıyan hem de sürekli acıyan bir yerim vardı ve ben ne nedenini nede yerini bulabiliyordum.

Selma Nigar BAŞTÜRK.....

Bu nedir yaa delimiyiz biz mazoşist mi?

Bazen hiç beklentisiz koşulsuz aşık olursunuz birine.Etraftaki herkes bunun bir boşluk olduğunu aslında aşık olmadığınızı söyler dururlar,sizde buna inanmak istersiniz ama o kadar gerçektirki aşkınız hem içinizi acıtıyor hemde sizi deli gibi mutlu ediyordur.
Onu özlerken bir züürt tesellisi yapıştırırsınız kendinize ben aslında onu değil hayatımda birini özlüyorum dersiniz.Gerçekten özlediğiniz odur başkası değil....
Sonra bu işin böyle olmadığını farkedersiniz ve iş işden çoktan geçmiş olur acılar büyür içiniz daha beter acır acı acı acı acı gözyaşları takip eder ardından ağlamaktan kıpkırmızı oluncaya yoruluncaya kadar ağlarsınız.
Ve sonra onu görmemenin daha iyi olduğunu düşünürsüz ki buda bir züürt tesellisidir....Ve görmezsinizde acınız yawas yawas diner aşkınızın şiddeti hafifler bunun için uzun bir süre gerekir ama yine arada bir ağlama krizleri yaşarsınız mesela onu yolda başka biri ile gördüğünüzde bittiğiniz andır....
Ardından yeni biri gelir ve size herşeyi unutturur ve o da gider ve yine aynı acılar geri gelirr ne komikkkk:)))))))))))))))))

HAYAT TEKERRÜRDEN İBARET galibaa..............

Selma Nigar BAŞTÜRK

Esenler Otogarı......

Esenler otogarında bir kış gecesi muhteşem tatil bitmiş dönme vakti gelmişti,aklımda bir sürü düşünce dolaşıp duruyordu döndüğümde yapacaklarım,özlediğim arkadaşlar,ihmal edilmiş işler,ailem ve sevgilim Osman vardı.Özelliklede Osman onu özlemiştim.


Bütün bunları düşünürken uzaktan gelenleri seyrediyordum ,yaşlı bir teyze üstündeki giysiler yırtılıp yamalanmaktan kendinden geçmiş ti,kışın dondurucu soğuğuna aldırış etmeyen ayaklarını gördüğümde içimin titrediğini hissetim ,yaşlı dede de aynı durumdaydı ayağında terlik başını örten küçük eski bir bere yamalı bir ceket vardı.Oğulları olduğunu düşündüğüm gençten bir de çocuk vardı yanlarında.Onlara gitmeleri için yalvarıyordu yaşlı çift ise kalmak için direniyordu hele yaşlı teyzenin gözyaşları geçekten içimi delip geçmişti.’’oğlum gönderme bizi biz mersinde kimseyi tanımıyoruz gitmem ben gönderme bizi ,ben o otobüse binmem ’’diye yalvarıyordu ağlamaktan ölecekti nerdeyse.Yaşlı amca ise soğuktan donmak üzere olacak ki hiç tepkisiz öylece banka oturmuş bekliyordu beklide kaderine razı olmak dediğimiz durumu yaşıyordu.


Derken uzaktan bir adam daha görüldü.Onu gören küçük oğlan ağlamaya başladı ‘’onları göndermeliyiz burada donacaklar en azından Mersin sıcak ‘’dedi…..Diğer adam yaşlı amcanın ayağındaki terlikleri çıkardı sonra kendi kundurularını yaşlı amcaya giydirdi yaşlı amcanın terliklerini de kendi giydi…üstündeki ceketi de teyzenin üstüne verdi…


Nihayet otobüs gelmişti yaşlı amca o vakit ağlamaya başladı ‘’oğlum gönderme bizi’’ama nafile ağlayarak zorla otobüse bindirildiler oğulları onların iyiliğini istiyordu ve istediği de olmuştu peki yaşlı çifte ne oldu??Belki de Mersinde soğuktan öldüler .Bunu hiçbir zaman bilemeyiz ama Türkiye de bu şekilde dışarıda yaşayan binlerce insan var .Biz ise sıcacık evimizde halimize şükrediyor muyuz acaba ?

Çok eski bir anıydı ama nerden geldiyse geldi aklıma……

Selma Nigar BAŞTÜRK.

İYİ HİSSETMEK:)

Nasıl güzel bir gün,nasıl güzel bir rüzgar,masmavi bir gökyüzü pamuk gibi bembeyaz bulutlar uçuk mavi bir deniz yemyeşil çimlere uzanmışım gökyüzündeki bulutlların şekilden şekile girmesini izliyorum onları abuk şeylere benzetiyorum bir geyik bir kalp gibi :)))sonra gözlerim denize kilitleniyor ufka bakıyorum ve derin düşüncelere dalıyorum herzmanki gibi alışık olduğum en derinler.Ve içimdeki tüm kötü hisleri çok uzaklara gönderiyorum bana kalan sadece içimi serinleten bir rüzgar ,o esen güzel serin rüzgar bana dünyadaki bütün iyi şeyleri getiriyor güzel insanlar,sevgi,mutluluk,huzur güzel olan sevdiğim ne varsa hepsini bana getiriyor :)))çimlerin kokusu denizin kokusuna karışıyor hepsini aynı anda hissedebiliyorum.Çok güzel bir his kavuran sıcak güneş ve esen serin bir rüzgar muhteşem hisler ve muhteşem bir gün:)))))))

en küçüğümüz :)))))




Bugün küçük erkek kardeşimin doğum günü;

Onun doğduğu günü çok iyi hatırlıyorum evde doğdu 21 Mayıs 1987 bir perşembe sabahı ve oda hepimiz gibi sabah doğdu..Bizde gelenek gibi bişey sabah doğmak:)
Evde en kıymetli olan en küçük çocuklara hiç benzemedi o hiç şımarık olmadı ne desem yapar çamasır asar,bulaşık yıkar evi toplar her eve lazım bir erkek :)ama görüyorum ki çok büyüdü o büyüyor ben yaşlanıyorum bu katlanılmaz bir durum.
şimdilerde bakıyorum da gerçekten zaman çok hızlı ilerliyor bazen geçmiyor gibi gelsede zaman çok hızlı .....


Doğum günün kutlu olsun kardeşim ...Zaman hızla ilerlerken yanımda olduğun için teşekkürler....

aşk

aşkın tanımı ne zordur aslında anlatılmaz yaşanır derler yaşayanlar...şuanda aşk üzerine bişeyler yazıyorum açtımm bir word dosyası yaz babam yazz bakalım neler çıkacak :)))))aşk birinin kalbinizi mikserle çırpması gibi bişey...Ayrıca aşk çoğunlukla tek taraflı olmakla beraber aşık olan taraf acı çekmeye mahkum kalan tarafdır. Ne acı ama acı çekmekden de pek keyif alınır:))))mazoşistlik duygularımız o noktada ortaya çıkar...pişttt bekle beni kalbini mikserle çırpmaya geliyorum:)))))

Yeni Nesil dostluklar

insan bazen kendini güvende hissetmek istiyor,desteklenmek,sevilmek,hemde koşulsuz sevilmek önce kendinizi sevin derler bazen kendini sevmekde yetmiyor.Kalabalıklar içinde yapayanlız hissediyoruz kendimizi.Uygun arkadaşlar bulamıyoruz yada rahatca tüm sırlarımızı paylaşacağımız birini çünkü herkes sizi eleştirmek ve yargılamak için sırada bekliyor büyük bir zevkle hemde.Ego lar kıskançlıklar herşey mahfediyor dostlukları.
   O zaman ben şimdi kimle paylaşıcam içimdekileri?kime anlatıcam derdimi?kim bana teselli verecek?kimin omzunda ağlıycam?kimle güleceğim?kime güveneceğim?

hayat artık beni denemekden vazgeç.....

ne yaparsam kendimi iyi ve mutlu hissederim bugün kendimi hem bedensel hemde zihinsel olarak çok yorgun hissediyorum .Ama hayat hep böyle gitmez biliyorum.Bunu da düzeltecek tek kişi benim  çabalıyorum uğraşıyorum biliyorum boşuna değil...Dost bildiklerimiz bilee gün geliyor bizi terk ediyor aşk dediğimiz şey bile bitiyor peki kim kalıyor geriye tabiki ailemiz bizi koşulsuz seven ne yaparsak yapalım bizi seven ailemiz.Benimkiler şu sıralar buralarda yoklar o bakımdan pek bir yanlızım ama sorun yok telaş yok çözüm yine benim...
    karamsar olmaya negatif olmaya reddediyorum artık hayattan bişey beklemiyorum.belkide gerçekten ben bakarken soyunamıyordur....şimdi silkelenme zamanı gidip en kırmızısından bir elbise giymeliyim nede olsa kırmızı heycanın rengi...Belkide hayat bizi deniyordur.

BEN BENSEM SEN KİMSİN?YOKSA ODA MI BENİM:)))))

Kendinizi oyalayacak bir oyuncak mı arıyorsunuz.Yada İnsanlar hayatına girip öylece kırıp yıkıp döküp gidebileceğinizi mi?Kimsenin yaz günü başıma kar yağdırmasını istemiyorum bahtsız bir bedevi gibi çölde kutup aysıyla karşılaşmak da istemiyorum…İstediğim sadece huzur sadece sanatımı istediğim gibi şekillendirmek yaratıcılığımı körüklemek istiyorum…Belki insanları hayatıma alma sebebimde budur duygularımı değiştirmek duygularla beraber gelen ilham yaratıcılığın tavan yaptığı heyecan artışı adrenalin salgısı azda serotonin her şey  zincirleme bir kaza gibi zaten ama sonuç muhteşem yaratıcılık hat safhada..


         Bilmiyorum ama biri gelince hayatımıza  her şey değişiyor aynı gittiğinde olduğu gibi…Rüzgara kapılmak gibi bir şey bu neden hep rüzgar bir güneş istiyorum içimi ısıtacak ve her sabah benim için yeniden doğacak ….Üzülüyorum savrula savrula acınası bir duruma bürünüyorum….Oysa öyle hayallerim var ki öyle masallar yazıyorum ki ben bile inanıyorum bunlara ….Aşk ne ki aşk diye bir şey yok aşk saçmalıkdan başka bir şey değil ama öyle sandığımız aptal duygunun ardından gelen acının hertürlü sanatsal faliyeti tetiklediği kesin ….Aslında bu güzel bir süreç aşık olduğunu san rüzgarlara kapıl savrul savrul  sonra pat diye sert bir zemine çarp ve silkelen kendine gel ve kendini yarat kendinden……

   Yarat ki değişsin bişeyler yarat ki sen sen olabilesin yarattığın sürece varsın bu hayatta…..Yanında olanlar yarattıkların yoksa yapayalnızsın bomboşsun o  yüzden boşver aşkı boşver diğerlerini yarattıklarından zevk al yaptıkların sana keyif versin eğlendirsin…Ne bileyim iş de bir fotoğraf çek,üstüne öykü yaz,bir öykü yaz,üstüne fotoğraf çek,ne kadar abuk kitap varsa oku,sadece kitabın kapağını sevdin diye satın al,koca bir tost yap sadece bir ısırık al,koca bir pamuk şeker ye,basküle çık kilonu gör gördüğünden mutlu değilsen bir tepik at gitsin,istediğin saat de uyu istediğin saat de uyan,bir filmi50 kez  izle ve sıkılma,lady gaga aç son ses ve bütün saçma salak dans figürlerini uygula,bugün ki gibi abuk subuk ne için yazıldığını anlamanın mümkün olmadığı bir yazı yaz,hiç görmediğin bir arkadaşını ara,7 yıl önce aldığın 28 beden kot pantolonu  6 aydır her gün giy her gün çıkar ,10 gün boyunca sırf canın istemiyor diye hiçbir ev işini yapma taki eve un serpmiş gibi görünene kadar ….

YAP İŞDE BİR ŞEYLER EĞLENDİR KENDİNİ……

Writer:Selma Nigar BAŞTÜRK